-
1 أكل
IأَكَّلَbeslemekAnlamı: yiyecek ve içecek sağlamakIIأَكَلَkırmakAnlamı: yok olmasına sebsp olmakأَكْل1. yemeAnlamı: yemek işi2. gıdaAnlamı: besin3. yemekAnlamı: yemek yeme4. yiyecekAnlamı: yenmeye elverişli her şey5. aşAnlamı: pişirilerek hazırlanan yemek6. azıkAnlamı: yiyecek, besin, gıda7. besinIVأُكُل1. gıdaAnlamı: besin2. yiyecekAnlamı: yenmeye elverişli her şey3. yemekAnlamı: yemek yeme4. aşAnlamı: pişirilerek hazırlanan yemek5. azıkAnlamı: yiyecek, besin, gıda6. besinVأُكْل1. gıdaAnlamı: besin2. yiyecekAnlamı: yenmeye elverişli her şey3. yemekAnlamı: yemek yeme4. azıkAnlamı: yiyecek, besin, gıda5. aşAnlamı: pişirilerek hazırlanan yemek6. besin -
2 جائع
جائِع1. abazanAnlamı: karnı aç olan bir kimse2. açAnlamı: yemek yeme ihtıyacı olan veya yemesi gereken, tok karşıtı -
3 جاع
جاعَacıkmakAnlamı: açlık duymak, yemek yeme ihtiyacı duymak -
4 جوعان
جَوْعان1. abazanAnlamı: karnı aç olan bir kimse2. açAnlamı: yemek yeme ihtıyacı olan veya yemesi gereken, tok karşıtı -
5 خوى
خَوَىacıkmakAnlamı: açlık duymak, yemek yeme ihtiyacı duymak -
6 ساغب
ساغِب1. abazanAnlamı: karnı aç olan bir kimse2. açAnlamı: yemek yeme ihtıyacı olan veya yemesi gereken, tok karşıtı -
7 طاو
طاوٍ1. abazanAnlamı: karnı aç olan bir kimse2. açAnlamı: yemek yeme ihtıyacı olan veya yemesi gereken, tok karşıtı -
8 طو
طوٍ1. abazanAnlamı: karnı aç olan bir kimse2. açAnlamı: yemek yeme ihtıyacı olan veya yemesi gereken, tok karşıtı -
9 أكل
azık; aş; besin; beslemek; gıda; kırmak; yeme; yemek; yiyecek
См. также в других словарях:
yemek — 1. is., ği 1) Yemek yeme, karın doyurma işi Yemekten sonra gocuğuna sarar yatırırdı beni. N. Cumalı 2) Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam 3) Günün belli saatlerinde yenilen besin Yemek ya kahvaltıda ya da yemekte yenir. Arada bir … Çağatay Osmanlı Sözlük
yeme — is. 1) Yemek işi Herkes yemeye ekmek bulamazken onlar rahat geçiniyorlardı. M. Ş. Esendal 2) Yiyecek Bu ay yeme masrafımız çok oldu. Birleşik Sözler yeme içme … Çağatay Osmanlı Sözlük
yemek takımı — is. Sofrada yeme ve içme için kullanılan tabak, bardak, tuzluk vb.nden oluşan takım, servis takımı … Çağatay Osmanlı Sözlük
EKL — Yemek yeme … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
mide — anat., Ar. miˁde 1) Omurgalılarda, sindirim sisteminin, yemek borusu ile onikiparmak bağırsağı arasında besinlerin sindirime hazır duruma getirildiği omurgasız hayvanlarda sindirim kanalının bu bölgeye karşılık olan parçası 2) mec. Karın, karın… … Çağatay Osmanlı Sözlük
acıkmak — nsz Yemek yeme gereksinimi duymak Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller acıkan doymam, susayan kanmam sanır acıkan ne olsa yer, acıyan ne olsa söyler acıkmış kudurmuştan beterdir … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağaç mobilya — is. Oturma, yemek yeme, çalışma, yatma vb. işlerin yapılmasında kolaylık ve rahatlık sağlayan, parçalarının büyük çoğunluğu masif, lifli, yongalı ve tabakalı ağaç malzemeden yapılan, taşınabilir veya sabit olarak kullanılan eşya … Çağatay Osmanlı Sözlük
aşırı besi — is. Olağanüstü nicelikte yemek yeme veya yedirme … Çağatay Osmanlı Sözlük
beslenme saati — is. Anaokulu, ilköğretim okulu vb. eğitim kurumlarında yemek yeme zamanı … Çağatay Osmanlı Sözlük
habbe — is., esk., Ar. ḥabbe 1) Tahıl tanesi, evin 2) Su kabarcığı 3) tiy. Orta oyunundaki tiplerin yemek yeme anlamında kullandığı söz Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
hıçkırık — is., ğı 1) Çok yemek yeme veya sinirsel bir nedenle ve istemsiz olarak diyafram kasının kasılmasıyla hava akciğerlere geçerken boğazdan çıkan ve düzgün aralıklarla tekrarlanan ses Heyecandan bir çocuk gibi hıçkırıklarla sarsılıyordu. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük